Eski mübarek zatların yazmış olduğu eserler bu zamana tam ışık olamıyor . Güneş varken mum aranmaz . Bu zamanın güneşi Risale-i Nur’dur . Neden ışık olamıyor diğer eserler ? Bu zamandaki saldırılar değişik yerlerden ve değişik şekiller ile geliyor o yüzden . O eserleri yazan zatlar eli öpülecek , İslam’ın çok büyük zatları ama kendi dönemlerine ışık tutmuş olan zatlar . Bu zamanda gelecek olan sorulara onların eserleri tam cevap veremeyebiliyor . Belki o zatlar bu zamanda yaşamış olsalardı ortaya koyacakları eser Risale-i Nur olacaktı . Üstad Hz. Onların zamanında yaşasa idi onların ortaya koyduğu eserleri yazacaktı . Mevlana Hz. bu zamanda yaşasa idi yazacağı eser “Risale-i Nur Külliyatı” olacaktı. Üstad Hz. Mevlana Hz.nin döneminde yaşamış olsa idi yazacağı eser “Mesnevi” olacaktı . Bu zaman çok başka ve dehşetli bir zaman , bu zamanda ancak bize Risale-i Nur gibi bir kitap lazım ki , bu zamandan gelen sorulara ve problemlere karşılık verebilsin ve ilaç olabilsin .
Neden bu zaman o zatların yaşadığı zaman gibi değil , bu eserler neden yetersiz kalıyor ? Eski zamanda dalalet yani Allah’tan uzak yaşayış cahillikten geliyordu yani Allah’ı bilmemekten gelen cahillik . Bunun yok edilmesi kolay neden ? Çünkü Cenab-ı Hak’kı tanıtan bir sürü delil var onları anlatıp tanıtabilinir.
Fakat şu yaşamış olduğumuz bilim ve teknoloji dünyası içerisinde saldırılar Kur’ana ve İslam’a yapılan taaruzlar fenden , felsefeden , ilimden geliyor. Mantıki düşünceler , mantıki sorular ile geliyor . Mesela “evrim teorisi” içerisinde geçen bir sürü sorular var. Fen deyince meteryalistler , tabiatperestler maddeyi araştırıyorlar , kainatın var oluş sebebi içerisinde maddeden örnekler vererek bilimsel açıklamalar yapıyorlar . Eski kitaplar bunlara cevap veremeyebiliyor çünkü en basitinden “evrim teorisi” gibi ortaya atılan düşünceler o eski zatların kitaplarının telifinden çok sonraları çıkmış dolayısı ile o eserler bu gibi teorileri çürütecek deliller getiremeyebiliyor ve yetersiz kalıyorlar .
Din düşmanları bilimle insanları meşgul edelim , felsefe ve mantık oyunları ile akıllarını bulandırıp dinden uzaklaştıralım diye plan ve program yapmışlar. Bunun izalesi müşkil , daha zor . Neden daha zor ? Çünkü hem fenni ilim ister hem de Kurani ilim ister ki ikisini cem edip insanlara anlatabilsin . Ama eski eserlerde daha çok tasavvufi meselelere değinilip var olan imanları süsleme hedefleri veriliyor . Fenni meselelere çok değinilmemiş . Bu zamanda çok dehşetli bir imansızlık hakim .
O zamanda binde bir bulunuyor ama bu zamanda herkes araştırıyor , teknoloji var insanlar çoğu şeyden haberdarlar . Fakat pek çoğu yanlış duraklara saptıkları için maddenin ağına takılıyorlar , bilimin ağına takılıyorlar ve imanlarını kaybedebiliyorlar. Bu noktalardan ancak ve ancak onları susturacak , onların davalarını çürütecek , onların belini kıracak tek eser Risale-i Nur’dur .
Risale-i Nur çok okunur ise , çok araştırılır ise deviremeyeceği hiçbir feylesof , meteryalist , ateist , profesör yok . Yeter ki Risale-i Nur güzel anlaşılsın , güzel okunsun , güzel özümsensin , güzel kavransın Allah’ın izni ile şeytan dahi gelse ikna etmese bile ilzam eder yani susturur . Karşına Darwin , Stalin ve ya kim geçerse geçsin susturacak hakikatlar Risale-i Nur’da mevcuttur . Dinsizliğin belini Risale-i Nur eserleri kırmıştır . Demek ki b u zamanın kitabı Risale-i Nur olduğu burada ispatlanıyor . Böyleleri hem bilmiyor hem kendini bilir zannediyor. Bu tip muhataplar tebliğ hayatımızda ne çok bizi zorlayacak kimseler . Allah’sız ilme sahip olanlar . Çok bilgisi var belki profesör ama cahil . Bu tip insanlara değişik yöntemler ile İslamiyet’i anlatabilmenin gayreti içerisinde olmalıyız .
Demek ki Üstadımız bunu keşf etmiş . Fenni ilimler ile Kur’ani ilimleri birleştirip eserlerine bu şekilde yansıtmış. Cenab-ı Hak Risale-i Nur’ları bu asrın yaralarına karşılık verebilecek şekilde yazdırmış . O yüzden maddiyunluğu kökünden yıkmıştır . Onlara hak ve hakikat yolunu göstermiştir . İnsanları da en doğru yola kavuşturacak , imanlarını kurtarabilecek Kur’an-ı Kerim’in bu asra bakan yönünü keşf eden bir eserdir. Külliyatı okuyanlar kanaat getireceklerdir.
Üstadımız fetaneti ile , Efendimiz (asm) ın bildirmesi ile , Cenab-ı Hakkın ona göre onun kalbini ve vicdanını nurlandırması ile bu zamanın yaralarına merhem olacak izahlar getiriyor Risale-i Nurlar vasıtası ile .
Risale-i Nurlar herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği eserlerdir. Bu yüzden çokları diyor ki anlamıyoruz eserleri biz , dili çok ağır . Sen kabiliyetin ölçüsünde anlarsın . Eserlerin içerisinde çok gezer dolaşırsan yavaş yavaş kabiliyetlerin artmaya başlıyor ve anlama yönlerin de artmaya başlıyor o yüzden “ anlamıyorum “ değil de “ okumuyorum “ daha çok bizim eksikliğimiz .
Daha çok okumalıyız , daha çok eserlerden istifade etmeliyiz ki kabiliyetlerimiz yavaş yavaş artsın. Mesela Sözler ‘ e ait olan kabiliyetlerim ne kadar ? Lem’alara olan kabiliyetlerim ne kadar ? Mektubat’ın üzerinde olan kabiliyetim ve hakimiyetim ne kadar ?
Risale-i Nur bir ağaç ise herkes boyunun yetiştiği yerden hakikat meyvelerini kopartıp yiyebilir . Fakat kimse de hissesiz kalmaz , herkesin Risale-i Nur’lardan bir hissesi vardır .
Risale-i Nur emsali görülmemiş bir şahaserdir peki neden ? Daha önce yazılan hiçbir esere benzemiyor ve kendinden sonra da kendisi gibi bir eser ortaya konmayacaktır . Belki bazı yazılacak olan tefsirler yaklaşabilir ama kesinlikle ve katiyetle Risale-i Nur’un benzeri yoktur . Cenab-ı Hakkın özel ilhamlarına mazhar olan bir kitap olması itibarı ile şaheserdir .
Risale-i Nur’lardaki bu özellikten dolayı , bu toplayıcılıktan , bu çekicilikten dolayı milyonlarca insanlar Risale-i Nur’ları okumuşlar , okuyorlar ve okuyacaklardır . İnsanlar Risale-i Nur’u büyük bir şevkle , sevgi ile okumuşlar , baskılar altında kalsalar da , hapislere atılsalar da , işkenceler görseler de , idamla yargılansalar da okumuşlar ve vazgeçmemişler .
Onlar okuma dedikçe biz daha çok okuyacağız , onlar yazma dedikçe biz daha çok yazacağız , onlar bu kitapları dağıtmayın dedikçe bizler daha çok dağıtacağız , yayacağız çünkü bizler Risale-i Nur’un meftunuyuz , aşığıyız , Risale-i Nur’a çok büyük bir iştiyak duyuyoruz . O tazyikatlar Cenab-ı Hak tarafından bizlere vurulan bir kamçıdır . Bizim daha çok okumamıza gayret verecek olan şeylerdir. Onlar bize karşı tazyikat yaptıkça bizler okumaya karşı tazyikat yapacağız.
Risale-i Nur’lar çok dehşetli bir dönemde yazılmıştır . Ülke üzerinde çok büyük olayların döndüğü , hocaların idam edildiği , ezanların Türkçeleştirildiği , imana ait eser yazmanın yasak edildiği bir dönemde Allah Üstad Hz. ne böyle bir külliyat yazdırmayı nasip etmiştir. O yüzden yazıldığı dönemin hassasiyeti itibarı ile belki de en kıymetli tefsir Risale-i Nur Külliyatı’dır diyebiliriz .
Tam ihtiyaç zamanında koministlerin saldırdığı , masonların saldırdığı bir dönemde , Türkiye’de dinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde , tam bir ihtiyaç zamanında ortaya çıktığı için insanlar Risale-i Nur’ların hakikatlarına yapışmışlar . Bu yüzden Risale-i Nurlar bütün dünyayı alakadar eden bir kabule ve genişlemeye sahip olmuş . Üçüncü Said döneminde 1950’den sonra Risale-i Nur’un açılımı o kadar çabuk ve hızlı oluyor ki , o kadar sahiplenmeler oluyor ki ne işkence , ne hapis ne ölüm durdurabiliyor Risale aşkını .
İlk dönem ağabeylerin hayatlarına bakarsak Risale-i Nurlara olan aşkları ve şevkleri , bağlılıkları hayret vericidir. Dünyadaki her şeyden daha çok Risaleleri sevmişler ve bağlanmışlar . Bizler de Risale-i Nur’ların bir talebesi isek bu bağlılığın bir payesi bir yansıması bizlerde de olması lazımdır . Bu sevginin , bu aşkın , bu tutkunun küçük birer numunesi de bizim hayatlarımızda olması lazımdır. Allah bizi de onlar gibi etsin . Risale-i Nur’lara bizleri aşık etsin , bu eserleri çok sevdirsin bizlere .
El Bâki Hüve’l Bâki
Kardeşiniz
Türker ELMAS