HIZLANAN AHLAKİ ÇÖKÜNTÜYÜ NASIL ÖNLEYECEĞİZ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Geçen hafta sonu bulunduğum büyük bir şehrimizde misafiri olduğum bir yakınım ilkokula giden çocuğunun sınıftaki arkadaşlarından işittiği çok müstehcen cümleleri anlatıyor, ürperiyorum ve toplumun ahlak konusunda geldiği vahim noktayı bir kez daha görüyorum. Her geçen gün ahlaki değerlerin erozyona uğradığı bu toplumu kim ve nasıl eğitip yönlendiriyor? Bu konu üzerinde kafa yorup, kendine dert edinen kaç kişi kaldı acaba? Dünyevi meselelerin gündemimizi alabildiğine işgal ettiği bu dönemde geleceğimizi; çocuk ve gençlerimizi düşünecek hiç mi zamanımız kalmadı da bu çocuklar bu hallere düştü.
Önceki yazımızda ele aldığımız Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlenen yeni ders müfredatları taslağı ile ilgili çekincelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu yukarıda bahsettiğimiz tablo en güzel şekilde anlatıyor. Ülkemizde uzun yıllardan beri gündemde olan ve tüm kurumları etkisi altına alan seküler laisizm anlayışı dini devletten ve toplumdan uzaklaştırarak ahlaki alanda da büyük bir tefessühe neden olmuştur. Din ve ahlakı birbirinden ayrı görerek kendilerince Batı tarzı bir ahlak anlayışını eğitim yoluyla kazandırmaya çalışan eğitim felsefesi bugün itibarıyla iflasını ilan etmiş ve tartışılmaya başlanmıştır.
Çocuğun yetişmesinde önemli üç sacayağı olarak kabul edilen aile, okul ve çevrenin yerini bugün televizyon, internet ve cep telefonu almış bulunmaktadır. Çocuğuna zaman ayırmayıp, onunla konuşup, ilgilenmeyen ebeveynler daha bir iki yaşından itibaren onu televizyonla baş başa bırakıp onun tarafından eğitildiğinin farkına bile varamamışlardır. “Yahu bu çocuk niye böyle oldu, bu kime çekmiş?” diye sızlanan ebeveynler evdeki en önemli eğiticinin farkında olamamışlardır. Küresel Emperyalizmin günümüzdeki en büyük silahı olan televizyon kanallarının önemli bir bölümünün toplumu kendilerince dönüştürmek isteyen bu güçlerin elinde olduğunu bilememişlerdir.
1970’li yıllarda ülke genelinde yaygınlaşan televizyon yayınları tek tek bütün evlere girerek onları bir bir tiyatro ve sinema salonuna çevirmeyi başardı. Televizyonu bilgisayar ve internet takip etti, bilgisayarı olmayanlar için internet kafeler açıldı. Peşinden hayatımıza doğrudan giren cep telefonları geldi ki ifsatta öncekilere rahmet çıkarttı. Bugün yediden yetmişe her kesin elinde dolaşan bu alet o kadar çok yanlış kullanılır oldu ki onun yol açtığı zararların önüne geçmek neredeyse imkânsız hale geldi
Yukarıda bahsettiğimiz teknolojik buluş ve değişimler ne yazık ki ekseriyetle art niyetli veya şuur bakımından yetersiz kişilerin elinde toplumu ahlaken çökerten birer silah haline gelmiştir. Bugün toplumda sigara, içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş, gasp, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, cinayet ve daha bin bir türlü zararlı alışkanlık, suçlar ve kötülükler tırmanışa geçmiş ise bundaki en büyük pay çarpık eğitim sistemi ve başıboş medyadır. Bu anlattığımız olumsuzluklar artık resmi kayıtlara bile geçmiş bulunmaktadır. Nitekim, bir Milletvekilimiz, ta altı yıl kadar önce Adalet Bakanlığı’na 2002-2011 döneminde fuhuş, cinsel saldırı, müstehcenlik ve teşhircilik, alenen cinsel ilişkiye girmek suçlarından dava ve sanık sayısını sormuş, Adalet Bakanı verdiği cevapta fuhşun, müstehcenliğin, cinsel istismarın 2002-2010 yılları arasında ortalama yüzde 150 ile yüzde 200′lük bir artış olduğunu söylemiştir. Bu açıklama bile toplumdaki ahlaki çöküntünün ulaştığı boyutu gözler önüne sermektedir.
Toplumdaki ahlaki çöküntünün nedenlerinden biri olarak da çarpık eğitim sistemimizden bahsetmiştik. Yıllardan beri toplumu Batıcı değerler doğrultusunda yetiştirmenin çabası içinde olan eğitim felsefemiz bunun vahim sonuçlarını bir bir elde etmektedir. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından söylendiği iddia edilen şu söz bu konuda uygulanan sinsi ve uzun vadeli politikaların nasıl başarılı olduğunu göstermektedir. Hasan Ali Yücel şöyle demişti 1940’lı yıllarda; “bizler insanları zorla Kur’an’dan uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Ama buna rağmen başarılı olamıyoruz. 30-40 sene sonra öyle bir nesil yetiştirmeliyiz ki, kendiliğinden Kur’an’ı elinin tersiyle itebilmelidir.” H. Ali Yücel, 1938-1946 yılları arasında bakanlık yaptığına göre, 1970’li yıllarda yetişen ve İslam’a karşı olumsuz bir tavır ortaya koyan güya ilerici gençlik bu politikaların gereği olarak yetiştirilen gençliktir
Gençliğin bu şekle gelmesine, Türkiye’nin doğu bölgesinde 30-40 yıldır devam eden terörün de etkisi de ilave olunca, önüne geleni yakan yıkan, bütün değerlere düşman, şiddet yanlısı, alkol ve uyuşturucu bağımlısı, Gezi Parkı’nda-ODTÜ’de olaylara katılan gözü dönmüş, istihbarat örgütlerinin maşası bir gençliği ortaya çıkarmıştır. Gençliğin bu hale gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi de, yaratılış gayesinden habersiz ve hiçbir ölçü ve değer tanımamasıdır.
Ülkemizde son yıllarda uygulanmakta olan ekonomik politikaların bu duruma gelmemizde büyük bir payı olduğu muhakkaktır. Borçlanmaya dayalı, üretmeden tüketen bir toplumun oluşturulması da bu zemini hazırlamıştır. Değerlerdeki yozlaşmalar, bazen gayri iradi olarak meydana gelirken bazen de iradi olarak meydana gelir. Gayri iradi yozlaşmalar, İbn-i Haldun’un tespitleriyle refah döneminden sonra meydana gelirler. Bu durumda gerek toplum gerekse fertler, lüks ve israf içerisinde yaşamaya başlarlar. Bunlar da günbegün değerleri yozlaştırarak, devletin ölmesine yol açar. İradi yozlaştırmalar, içeriden ve dışarıdan o toplumun düşmanları tarafından gerçekleştirilir. Buradaki amaç, hedef toplumu ya da devleti zayıf bırakmak ya da yıkmaktır. Yozlaştırma hareketleri neticesinde toplum, temel değerlerine sahip çıkamazsa yıkılış kaçınılmaz olacaktır, maazallah.
Toplumun ve beraberinde devletin çökmesi elbette hepimiz için büyük bir felakettir. Bu nedenle hiçbir kimse, çocuğunu sadece çevrenin ve eğitim sisteminin insafına terk etmemelidir. Çünkü ‘kendinizi ve ehlinizi yakıtı insan ve taş olan ateşten koruyun’ (Tahrim Suresi,6.Ayet) ilahi emri anne ve babaya çok önemli bir sorumluluk getirmekte ve bir mükellefiyet yüklemektedir. Çünkü anne ve baba en iyi eğitici ve örnek, aile ise en etkili okuldur. Çocuklarımızı ailemizde, İslami ahlak ve terbiye üzerine yetiştiremediğimiz takdirde, gelecekteki yaşantıları bugün şikâyetçi olduğumuz gençlerin yaşantılarından farklı olmayacaktır. Allah’tan korkan bir gencin, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi yapması asla mümkün olmaz Allah’tan korkan bir gencin, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi yapması asla mümkün olmaz. Öyle demiyor mu İslam Şairimiz Mehmet Akif:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan’ın...
Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen, ne vicdanın.
O cem’iyyet ki vicdanında hâkim, havf-ı Yezdandır;
Bütün dünyaya sahiptir, bütün akvama sultandır.
Fakat, efradı Allah korkusundan bi-haber millet,
Çeker, milletlerin menfuru, kıbtiler kadar zillet.
O halde çocuklarımıza vereceğimiz ilk şey, ekonomik anlamda rahat yaşayacağı bir hayat ya da yarış atı gibi koşturarak makam ve mevki sahibi olsun diye okuldan dershaneye, dershaneden okula göndermek olmamalıdır. Önceliğimiz evlerimizi birer bir eğitim yuvasına dönüştürmek olmalıdır. Ama önce ebeveynler olarak anne ve babalar buna hazır olmalı kendilerini eğitmelidir. Zamanımızı televizyon, bilgisayar ve cep telefonu başında harcamadan çocuklarımıza ayırmalıyız. Çocuğumuzu geleceğe hazırlamalı ve ona İslami ve ahlaki eğitimi vermeliyiz. Bunu ertelemek bugün yapılan en büyük hatadır. Yani çocuğun mutlaka İslami ahlakla ahlaklanmasına öncelik verilmelidir. Ancak çocuk, küçük yaşlardan itibaren bu şekilde eğitildiği takdirde okulun da, sokağın da vereceği zararlardan kurtulmuş olur. Aksi halde çocuğu sokak yetiştirmiş olur ki, bu, sadece çocuğa değil, çocuğun İslami terbiye almasından birinci derecede sorumlu olan anne ve babayı da hem dünyevi, hem de uhrevi anlamda sıkıntıya sokacaktır. Öyleyse, anne ve baba olarak ilk işimiz, evlerimizi çocuğumuzu eğitecek ilkokul, ilk eğitim yuvası haline dönüştürmek olmalıdır. Genç olsun, kâmil veya yaşlı olsun her anne baba buna bir önce başlamalıdır. Yüce Rabbimiz hepimize bu şuuru nasip etsin. Amin. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun. METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR
DİĞER YAZILAR