KARDEŞLERİM!.. KÜFÜR TEK MİLLETTİR..
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
“Küfür tek millettir” ve “müslümanlar ancak kardeştir” prensipleri Kurani prensiplerdir.1 milyar 700 milyon müslümanın yaşadığı dünyada kardeşlik ruhumuzun oluşması ve öz değerlerimize sahip olmamız için ciddi bir gayretin olmadığını, tam tersine fesad odaklarının ifsad hareketleri, aralıksız olarak devam etmektedir maalesef.İlimde, eğitimde, teknolojide, sağlıkta, ekonomide, ticarette, askeriyede, siyaset ve diğer bütün konularda herkesten daha çok çalışmamız, daha ilerde olmamız gerekirken, maalesef içler acısı bir durum yaşıyoruz. Hiçbir konuda yakın tarihte müslüman ülkelerle yeterli bir işbirliğimiz olmamıştır ve şu andada bulunmamaktadır.
Örgütlenmek ve teşkilatlanmak , birlik ve beraberlik içinde gücümüzü birleştirmek yerine, ihtilaf üretmek ve birbirimizi yemekle meşgulüz maalesef. Kuran’ın ilk emri okumayı, ilmi, bilimi, tefekkürü, üretmeyi… emretmesine rağmen, üzülerek ifade etmeliyim ki ümmet cehalet içinde yüzüyor.Hiç düşünüp üretecek durumda değiliz. Aile yapımız ve ahlaki durumumuz da içler acısı.
Dünyevileştik, duyarsızlaştık, nemelazımcı ve eyyamcı olduk. Boş ve zararlı işlerle gençlerimiz heba ediliyor. Öncülerimiz, bizi biz yapan büyüklerimiz, itibarsızlaştırıyor, değersizleştirilyor. İçimize bir VEHN hastalığı girmiş, öz benliğimizden özümüzden uzaklaştık/ uzaklaştırıldık, dünya hırsı bizi kasıp kavuruyor.Muhtaç hale getirilip birilerine itaat ettirildik. Böylece zayıf düştük, ihtilaflara alet olup kandırıldık.
Birliğimiz, ittihadımız bozuldu ve birileri için, zalim Batı için, Siyonizm için kolay bir alan oluşturuldu.Bilinçli bir çaba sonuç verdi. Ümmet parçalandı, sömürüldü, katledildi, sürgün ve göç ettirildi, ırzı ve namusu kirletildi. Kafirden merhamet dilenmez. Sen adam olup güçleneceksin.
“İki günü eşit olan zarardadır” prensibine rağmen, müslüman kardeşlerimiz inadına tembel bir hayat sürdürmektedirler. Boş oturana selamın bile verilmediği bir medeniyetten, ne hallere düştü bu ümmet. Okuyup araştırmayan, zamanını boşa harcayan, tefekkür ve düşünmeye yer vermeyen bir toplum haline geldik. İslami emir ve tavsiyelere uymayıp İslam Medeniyetinden uzaklaştığımız için bu hallere düştük.
Siyonizmin, ABD’nin, İngiltere’nin, Rusya’nın, İsrailin, Almanya ve Hollanda’nın… oyuncağı olduk. Maalesef ki biz uzun yıllardır düşmanın ihanetlerini görme kabiliyetini yitirdik , hidayet ve ferasetten mahrum kaldık. İlimden ve takvadan uzaklaşmak, ferasetimizi önledi, adeta gerçekleri görme konusunda gözümüz kör oldu. Dost ve düşmanımız birbirine karıştı, şer güçlerin söylem ve stratejileri anlaşılamaz hale geldi, düşmanın hamleleri görülemez oldu ve gerekli tedbirler de böylece alınmamış oldu.
Yıllarca İngilizlerin, ABD’nin , İsrail’in…Siyonizmin oyunlarını ya hiç görmedik veya ses çıkarmadık.Yada onlarla işbirliğine girerek bizzat ihanetin içinde yer aldık. Ümmetin ittihadını ve birliğini sağlayan yegane müessesemiz olan “Hilafet Müessesesi” kaldırılarak maalesef İslam coğrafyası başsız bırakıldı. Arap (Kuran) alfabesi kaldırılarak tüm müslümanları bir anda cahil bıraktılar.
Geçmişinden, tarihinden, mukaddes değerlerinden… kopararak verilebilecek en büyük tahribatı ve ihaneti yaptılar. İslam ülkeleri paramparça edildi, birbirinden ve dininden, mukaddesatından uzaklaştırıldı. Hidayet ve feraset sahibi yöneticiler ya “Kızıl Sultan” ilan edildiler, veya binbir oyunla önleri kesildi, partileri kapatıldı, yasaklar, mahkumiyetler…yaşatıldı. Algı operasyonları ve daha pek çok tahribat ve oyunlarla gözden düşürüldüler. Daha neler neler.
D8 gibi güzel girişimlere tahammül edemediler. Abdülhamit Hanlar ve Erbakan Hocalar itibarsızlaştırılırken, ihanet ve hiyanette boğulanlar ise kahraman ilan edildiler. Bu arada “Yalan söyleyen tarih utansın” diyenler oldu, pek çok samimi müslüman da uzun süre gerçekleri fark edemedi. Koca şair, milli şairimiz büyük insan M Akif Ersoy bile Abdülhamid Hanı uzun süre anlayamadı, İttihad ve Terakki’ nin yanında yer aldı, yanıldı ama fark edince çark etti geri döndü.
ABD , Rusya, İngiltere, Çin, Almanya, Hollanda, Avusturya, Myanmar ve İsrail…hepsi tek bir millettir.”Onlar birbirlerinin dostudurlar”,”Yahudi ve Hristiyanlar asla senden razı olmazlar onlara tabi olmadığın sürece”, şeklindeki Rabbim’in ilahi mesajlarını hemen hemen herkes bilir. Bilgi problemimiz yok , ancak Kuranı hayata geçirme konusunda problemimiz var.Üzerinde düşünüp üretime geçirme problemimiz var.
Değerli kardeşlerim, müslümanın müslümandan başka dostu yoktur. İslam birliği veya eski ifadeyle “ ittihadı İslam “, zorunlu bir hal almıştır. Tarihte yaşadığımız bütün sıkıntılarda , sadece müslüman kardeşlerimizi yanımızda gördük. Hindistan müslümanları, Pakistan, Libya, Afğanistan,…ilk aklıma gelen kardeş ülkeler.
Kurulu dünya düzeni, sömürü, zülüm ve vahşi kapitalizm üzerine kurulmuştur. Dünyayı çok zengin birkaç baron yönetmeye çalışmaktadır. Bugüne kadar rahat sömürdükleri dünyayı özellikle İslam dünyasını , bundan böyle güçlü hamlelerle engellemek zorundayız. Sömürülerini
engellemek için daha güçlü hamlelere ihtiyaç vardır. Çok güçlü bilgiye, büyük bir ekonomik güce ve her şeye rağmen bir olmaya, beraber olmaya şiddetle ihtiyaç vardır. Batı batmaya mahkum bir medeniyettir, mimsiz medeniyet olan batı çok uzak olmayan bir zaman diliminde Allah’ın izniyle yok olacaktır. Genç nüfusu olmayan, gittikçe nüfusu azalan, köhnemiş, yıkılmaya yüz tutmuş bir coğrafyadır Avrupa ve Batı. Ancak bu süreç hemen olmayacaktır. Süreci hızlandırmak, birazda Avrupa’da yaşayan müslümanlara bağlıdır.
Malum olduğu üzere batı nüfusu azalmaya başlamış, aile mefhumu ve doğurganlık can çekişiyor, mevcut nüfusta yaşlanmıştır. Bu durum iyi değerlendirilirse , değerlerden mahrum olan Batı’yı iyi bir örneklik, irşad ve tebliğ faaliyetleri ile başlamış olan İslamlaşma hareketi daha hızlı bir hal alabilir.Müslüman nüfus daha hızlı çoğalabilir.
Müslüman nüfus daha hızlı artmalı ve milli bir eğitimden, şuurlu bir terbiyeden geçirilmeli. Batıda yaşayan müslüman aileler, örnek bir hayat sergilemeli. Ne yazık ki yeterli bir bilince ve milli şuura sahip değiller. Hatta çocuklarını iyi eğitmedikleri ve kaba davrandıkları için, devlet eliyle başka ailelere, özellikle hristiyan ailelere verilmekte ve müslüman çocuklar, bizim evlatlarımız maalesef asimile edilmektedirler. Bu korkunç bir durumdur. 600 bin çocuğun koruma altına alındığından bahsediliyor, özellikle Almanya’da. Hristiyanlaştırılan bu çocukların sayısı eğer doğruysa korkunç bir rakam. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bu konuya Meclis’te yaptığı bir konuşmada değinmiş ve vahametini anlatmıştı.
Batı medeniyeti işte böyle mimsiz bir medeniyet. Aynı şer odakları değil miki, Kürt-türk, Alevi-Sünni… diye bizi birbirimize yıllarca kırdırdılar ve kırdırmaya devam ediyorlar. Onlar inandıkları şeyi yapıyorlar. Düşmandan merhamet dilenmez. Güçlü oluşumlarla , müslüman ülke ve toplulukları yanımıza alarak, silah sanayimizi ve ağır sanayi hamlelerini yeniden başlatarak, D8’i canlandırarak ve büyüterek, bilgi ve teknolojiye daha fazla kaynak aktararak, gençliğimizi milli şuur ve bilgiyle, edep ve cihad ruhuyla …donatarak eğitmek, kısaca kendimize , özümüze, dini ve tarihi değerlerimize dönerek kaybettiğimizi zor ve uzun vadede olsa kazanabiliriz. Satranç oyunu gibi, kim güçlü hamlelerle saldırırsa o rakibini mat eder.
Bize düşen kendimiz gibi olmak, değerlerimize sahip çıkmak be güçlenmektir. Esas olan bizim, Batının Kültür emperyalizmini, hile ve desiselerini bilmek,tanımak, “kafirden merhamet dilenmez” prensibiyle ve dava şuuruyla hareket etmemizdir.. İslamı iyi temsil edip irşad ve tebliğ faaliyetlerine ara vermeden sürdürmek, düşmanın hamlelerini boşa çıkarmaktır.
Sözlerimi bitirirken özetle: Önce Maddi manevi tüm hastalıklarımızı görmeye başlamalı, çok güçlü olmalı, bilgili ve zengin olmalıyız.Ümmet olarak birbirimizi sevmeli, birlikte iş yapmalıyız.Çık iyi örgütlenmeli, teşkilatlanmalı, çocuklarımıza ve ailelerimize sahip çıkmalı, salih ve bilgili nesiller yetiştirmeliyiz. Dünyayı yöneten şer odaklarının, baron ve siyonistlerin oyunlarını iyi görmeli , karşı güçlü hamleler yapmalıyız. Unutulmasınki hiç bir güç yıkılmaz değildir. Tarihte yıkılan pek çok imparatorluklar biliriz. Yıkıldığımız yerden kalkmasını başarmak zorundayız. Kendi medeniyetimize, kendi hukukumuza , kendi harflerimize, hilafetimize, adaletimize, kaşif ve bilginlerimize…kavuşmak hayal değildir.
Unutmayalım ki her şey hayalle başlar, inançla olur, azim ve iradeyle olur.”Hak gelince Batıl elbette zail olur” Batıl hala hakim olduğuna göre HAK henüz gelmemiş demektir. Hakkı, sen, ben, biz tutup hakim kılacağız kardeşlerim. Bu mücadele Habil ile Kabille başladı, İbrahim ve Nemrut’la, Musa ve Firavunla, Efendimiz (sav) ile Ebu cehillerle devam eden bir mücadeledir. Çağdaş Firavunlar da aynı yolu izleyip cirit atmaktadırlar. Üstad NECİP Fazıl Kısakürek’in değişiyle: “ Oluklar çift birinden nur akar diğerinden kir “ Batıl kirli yoldur ve yıkılmaya mahkumdur. “Ve mekeru vemekerellah vellahu hayrul makirin.” (Sadakallahul Azim) . Her kesin bir oyunu, bir tezgahı, bir hesap kitabı vardır, yüce Rabbimin’de bir planı bir hesabı vardır ve planı olanların en güçlüsü en hayırlısıdır . “ Allah kuluna kafi değil midir?.” Allah’a emanet olunuz aziz dostlar. Selam ve dua ile
METİN ALKAN
EĞTİMCİ YAZAR