KİBİR GURUR TEVZU-3
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Diğer taraftan Kur'ân-ı Kerim de kendilerini büyük görmeleri sebebiyle laf dinlemeyen, halktan yüz çeviren geçmiş ümmetlerin gülünç halleri ve bu hal sebebiyle başlarına gelen felaketler veciz bir ifadeyle anlatılmış, kibirleri cehennemlik olmalarının sebebi olarak gösterilmiştir. Nitekim Cenâb-ı Hakk muhtelif âyetlerde, “Büyüklük taslayanların yeri cehennem değil midir? (Zümer Sûresi, 60)”, “...Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!” (Zumer Süresi 72. Mümin Sûresi 76, Nahl Sûresi 29). “Siz kendinizi övmeyin, kimin muttaki olduğunu Allah daha iyi bilir.” (Necm Sûresi, 32) buyurmuş ve Müslümanların “ben şöyleyim, ben böyleyim” diye söze başlamalarını, kendilerini övmelerini men etmiştir.
“Allah'ın Rasûlü, herkese durumuna göre muamele eder, çocukların, muhtaçların, kölelerin gönlünü alır, fakır bir Müslüman'ın davetine icabet eder, daima tevazu gösterirdi. Bununla beraber o hiçbir zaman tevazuda ifrata düşmemiş, ölçüyü kaçmamıştır. Bir gün Rasûlullah, ‘Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.’ buyurdu.8 Ashaptan biri, “Ya Rasülullah, insan elbisesinin ayakkabısının güzel olmasını sever.”dedi. Bunun üzerine Rasûlü Ekrem: “Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise, Hakk’ı kabul etmemek ve insanları hor görmektir.” buyurdu.9 Hadis-i şerif bize kibir ve tevazuu çok güzel anlatmakta ve tevazuun; derbederlik, hırpanîlik, şahsiyetsizlik şeklinde anlaşılmasını kat’i bir dille önlemiş bulunmaktadır.” 10
Bir Müslüman'ın, izzet-i nefsini zedeleyecek şekilde kendim küçük düşürmesi tevazuu ve İslâm ahlâkıyla bağdaşmaz. Zira Rabbu l-Âlem'in Kur'ân'da Zât-ı Celâlini, Rasûlü'nü ve müminleri aziz saymıştır. (Münafikûn Sûresi, 6) Bu sebeple Müslüman'ın sosyal seviyesine göre onur, izzet ve şerefini koruyacak şekilde davranması gerekir.11
Müslümanların özelikle de Müslüman olmayanlar karşısında haksızlığa. aşırılığa düşmeden ve kibre saplanmadan onurlu davranması Kur'ân’ın kesin bir buyruğudur. (Fetih Sûresi, 29)
Kibir, gurur, böbürlenmek, kendini beğenmek, burnu havalarda gezmek, burnundan kıl aldırmamak gibi kavram grupları ile izzet, onur, şahsiyet, haysiyet, özgüven sahibi olmak, kendine saygısı olmak, kendini ezdirmemek hatta haksızlık karşısında susmamak gibi kavram grupları kendi içlerinde biraz benzerlik taşısalar da asla ayrılık taşımazlar; aksine birbirlerinden bütünüyle farklılıklar arz ederler.12
“... ‘Büyük bir kayıp yaşamadan irfan bulunmaz, kibirden uzaklaşılmaz.’ Daha basit ifadeyle burnumuzun sürtülmesi icap ediyor. ‘Burnu havada olmak’ deyiminin karşılığı da az çok kibirdir. Kendimizden emin olmamız bizi emin biri yapmaz. ‘Kibirli değilim.’ demek de öyledir. Şu veya bu sebepten ‘kibir abidesi’ haline gelenlere soracak olursanız kendilerine olan saygıdan bahsedecekler. Kibrin çıkış noktası da zaten burasıdır. Kendini beğenmek yahut kimseyi beğenmemek, kurumlanmak, böbürlenmek. Bize yakışan kibir değil izzettir. Mizah ile sululuk, hırs ile tutku, gurur ile onur nasıl aynı şeyler değilse izzet ile kibir de aynı şeyler değildir. İnsan için izzette itibar ve şeref vardır, kibirde yoktur. Büyüklük, ululuk, azamet gibi anlamlara gelen kibrin insana yasaklanması ancak ‘haddini bilme’ olarak açıklanabilir. Kibir, iddia sahiplerini sever. İddia, kibri de beraberinde getirir. Büyük konuşmak, çoğu zaman iyi sonuç vermez. Örneğin ‘Kibir kulelerini yıkacağım.’ İddiasıyla ortaya çıkar, sonra da kendini o kulelerin birinde bulur. Genellikle böyledir. Ali el-Havvas'a “ilmin afeti nedir?” diye sormuşlar: “İddia sahibi olmaktır “ cevabını vermiş... Kibir kurdu kalbe girdiği andan itibaren, insan olmanın basit ve ince özellikleri yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Kendi adıma, kibirli bir kimsenin vefalı, merhametli ve hakkaniyetti olabileceğine inanmıyorum. Buradan şuraya varabiliriz: Kalbin en birinci düşman stres veya kolesterol değil, kibirdir.” 13
Kibrin başlangıç tarihi insanlığın yaratılış serüvenine kadar gider. Kibir şeytani bir haslet, tevazu ise insani bir haslettir Modern insan kibir derekesiyle benlik iddiasında bulunmaktadır. Gurur, şairin zannettiği gibi14 Kafdağı'nda değil, modem insanın ruhunda yuva yapmış bir derebeyidir. Bu derebeylik, sultasını bazen açıkça gösterir bazen gizler. Gösterse de gizlese de kibrin kendine has ufunetini kelâma ve davranışlara hemen sirayet eder.
1. Buhari, Kalem Suresi Tefsiri; Müslim, Kitabu’l Cennet, 13
2. İbn-i Hişam; IV, 42.
3. Müsned, IV, 134.
4. İmam Gazzali, İhyay-ı Ulumuddin III, s. 236-309
5.Günay Bayburtlu Kesler, Son Elçi Hz. Muhammed ve O’nun Rehberliğinde Hayat, s.98, Çıra Yayınları, İstanbul, 2010
6. Ekrem Sağıoğlu, İlim Beldesinin Kapısı Hz. Ali, Yasin Yayınevi, s. 331, İstanbul, 2005.
7. http://www.fetva.org/Hutbeler/kibir_tevazu.htm
8. İbn Mace, Mukaddime, 9; Müslim, İman, s. 148-149.
9. Müslim, İman, 39.
10. http://www.fetva.org/Hutbeler/kibir_tevazu.htm
11. Heyet, İlmihal, İslam ve Toplum, II, s. 517-518, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005
12. Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul.
13. İbrahim Tenekeci, Yeni Şafak Gazetesi, 29 Ağustos 2012
14. Arif Nihat Asya, Dualar ve Aminler, Naat Şiiri, Ötüken Yayınları, İstanbul
15. Ahmed bin Hanbel, Müsned
16. Buhârî, Kalem Sûresi tefsiri; Müslim, Kitabu'l-Cennet, 13
17. Müslim, İman 14; Buhârî, İman 3.
18. Heyet, İlmihal, İslâm ve Toplum, II, s. 501, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005
19. Gazzalî, İhyâ, III, 166
20. Heyet, İlmihal, İslâm ve Toplum, II, s. 501, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005
21. http://www.fetva.org/Hutbeler/kibir_tevazu.htm
22. Müslim, Birr, 38